Bilişim Sistemleri, Banka veya Kredi Kurumları Aracılığıyla İşlenen Dolandırıcılık Suçları


Bilişim Sistemleri, Banka veya Kredi Kurumları Aracılığıyla İşlenen Dolandırıcılık Suçları

Son yıllarda artan internet kullanımı ile birlikte “bilişim yoluyla dolandırıcılık” ve “banka veya kredi kurumlarının araç olarak kullanılması suretiyle dolandırıcılık” suçları toplumda ciddi mağduriyetlere neden olmaktadır. Özellikle gençler ve aileleri bu suçlara bilerek ya da bilmeyerek karışmakta, çoğu zaman da cezaevine kadar uzanan sonuçlarla karşı karşıya kalmaktadır. Bu tür dolandırıcılık suçları genellikle aşağıdaki yollarla işlenmektedir:

  • Kişisel banka kartlarının ve mobil bankacılık bilgilerinin başkalarına verilmesi: Tanıdık ya da tanımadık kişilere kart ve şifrelerin verilmesi, hukuken “suç ortaklığı” olarak değerlendirilmektedir.
  • Sahte sosyal medya ilanları ve alışveriş siteleri: Özellikle araç kiralama veya kıyafet satışı gibi alanlarda sahte sayfalar oluşturulmakta, mağdurlardan kapora ya da ürün bedeli adı altında paralar talep edilmektedir.
  • İnstagram, WhatsApp gibi platformlar: Yazışmalar bu mecralardan sürdürülerek mağdurlar kandırılmakta ve tekrar tekrar para gönderilmesi sağlanmaktadır.
  • Kaparo Dolandırıcılığı (Araç Kiralama): Sahte araç kiralama siteleri ile mağdurlardan düşük fiyatlarla araç kiralama vaadiyle para toplanmaktadır.
  • İnstagram Butik Dolandırıcılığı: Düşük fiyatlı ürünler ve kampanya vaadiyle para alınıp, sipariş teslim edilmemektedir.
  • Yasadışı sanal bahis dolandırıcılığı: Yasa dışı sanal bahis için banka hesabı kullandırılarak dolandırıcılık suçu işlenmektedir.

Nitelikli Dolandırıcılık Suçu ve Cezası

5237 sayılı TCK’nın 158. maddesinde şu şekilde düzenlenmiştir:

TCK m.158
1) Dolandırıcılık suçunun;
a) Dinî inanç ve duyguların istismar edilmesi suretiyle,
b) Kişinin içinde bulunduğu tehlikeli durum veya zor şartlardan yararlanmak suretiyle,
c) Kişinin algılama yeteneğinin zayıflığından yararlanmak suretiyle,
d) Kamu kurum ve kuruluşlarının, kamu meslek kuruluşlarının, siyasi parti, vakıf veya dernek tüzel kişiliklerinin araç olarak kullanılması suretiyle,
e) Kamu kurum ve kuruluşlarının zararına olarak,
f) Bilişim sistemlerinin, banka veya kredi kurumlarının araç olarak kullanılması suretiyle,
g) Basın ve yayın araçlarının sağladığı kolaylıktan yararlanmak suretiyle,
h) Tacir veya şirket yöneticisi olan ya da şirket adına hareket eden kişilerin ticari faaliyetleri sırasında; kooperatif yöneticilerinin kooperatifin faaliyeti kapsamında,
ı) Serbest meslek sahibi kişiler tarafından, mesleklerinden dolayı kendilerine duyulan güvenin kötüye kullanılması suretiyle,
j) Banka veya diğer kredi kurumlarınca tahsis edilmemesi gereken bir kredinin açılmasını sağlamak maksadıyla,
k) Sigorta bedelini almak maksadıyla,
l) Kişinin, kendisini kamu görevlisi veya banka, sigorta ya da kredi kurumlarının çalışanı olarak tanıtması veya bu kurum ve kuruluşlarla ilişkili olduğunu söylemesi suretiyle,
İşlenmesi halinde, üç yıldan on yıla kadar hapis ve beşbin güne kadar adlî para cezasına hükmolunur. Ancak, (e), (f), (j), (k) ve (l) bentlerinde sayılan hâllerde hapis cezasının alt sınırı dört yıldan, adli para cezasının miktarı suçtan elde edilen menfaatin iki katından az olamaz.
(2) Kamu görevlileriyle ilişkisinin olduğundan, onlar nezdinde hatırı sayıldığından bahisle ve belli bir işin gördürüleceği vaadiyle aldatarak, başkasından menfaat temin eden kişi, yukarıdaki fıkra hükmüne göre cezalandırılır.
(3) Bu madde ile 157 nci maddede yer alan suçların, üç veya daha fazla kişi tarafından birlikte işlenmesi hâlinde verilecek ceza yarı oranında; suç işlemek için teşkil edilmiş bir örgütün faaliyeti çerçevesinde işlenmesi hâlinde verilecek ceza bir kat artırılır.

TCK 158. Maddelerinde düzenlenen dolandırıcılık suçunun nitelikli halinde (eğer ki ortada bilişim sistemi de varsa) ise  4 yıldan az olmamak üzere cezalandırma söz konusudur. “Banka hesabının bir başkasına kiralanmasında ise” dolandırıcılığın nitelikli hallerinden 158. Maddenin f bendinde düzenlenen “Bilişim sistemlerinin, banka veya kredi kurumlarının araç olarak kullanılması suretiyle” dolandırıcılık olarak varsayılmaktadır. Yani bu halde iken nitelikli hal nedeniyle ceza miktarı da 3 yıldan 10 yıla kadar hapis ve 5000 güne kadar adli para cezasıdır. Fakat maalesef f bendi kapsamında iken (bilişim sisteminin araç olarak kullanılması hali)  suçun cezasının 4 yıldan az olamayacağı, adli para cezasının da elde edilen menfaatin iki katından az olamayacağı ifade edilmiştir. Bu sebeple eğer ki banka hesap kullandırma nedeniyle dolandırıcılık suçundan yargılanıyorsanız henüz çok  geç olmadan bir ceza avukatı ile iletişime geçmeniz, doğru zamanda doğru adımı atabilmeniz için yararınıza olacaktır.  Zira gereken adımların doğru zamanda atılması sizin indirim sebeplerini kullanabilmeniz adına yararınıza olacaktır.

Nitelikli Dolandırıcılık Suçunda İndirim Uygulanır Mı?

İşlenen suç için verilen cezada indirime gidildiği çeşitli durumlar bulunur. Nitelikli dolandırıcılık suçu da indirim uygulanabilen suçlar arasında yer alır. Ancak indirimin gerçekleşmesi için, failin aşağıdaki durumları sağlamış olması gerekir:

Mağdur olan kişinin mağduriyet derecesinin azaltılması,
Zararın giderilmesi için çaba sarf edilmesi,
İşlenen suçtan ötürü pişman olunması,
Mağduriyeti tamamen ortadan kaldırması gibi durumlar söz konusu olursa, hakim tarafından verilen nitelikli dolandırıcılık suçu cezasında indirime gidilebilmektedir.

Yukarıdaki durumların gerçekleşmesi halinde, hakim cezayı 3’te 2 oranına kadar indirebilir. Bu indirim, dava açılmadan önce mağdurun zararının giderilmesi halindedir. Dava açıldıktan sonra mağdurun zararının giderilmesi halinde, ceza yarı yarıya indirilebilir.

Nitelikli Dolandırıcılık Suçunda Bankanın Sorumluluğu

Yargıtay son zamanlardaki kararlarında, bankaların, hesap sahiplerinin parasını korumasını ve “belli özel yükümlülükleri titiz incelemeleri yapmak suretiyle” güvenlik önlemleri almasını zorunlu görmüştür. Yargıtay 11. Hukuk Dairesi bir kararında “İşlemde davacının üçüncü kişilerle iş birliği yaparak veya başka şekilde kusurlu davrandığı ispatlanamamıştır. Davalı banka tarafından, hesapta bulunan paranın güvenliğinin tam olarak sağlanamadığı, kötü niyetli kişilerin işlemlerine karşı korunamadığı, güvenlik önlemlerini geliştirmediği, bu önlemleri kullanmayı, müşterileri için zorunlu hâle getirmediği anlaşılmaktadır. Bu durumda davalı banka hesaptan çekilen tüm paradan sorumludur. Bunun ilke olarak kabulü gerekir.” şeklinde görüş belirtmiştir.

Sonuç olarak her ne kadar bankanın belli sorumlulukları var olsa dahi banka hesabının dolandırıcı 3. kişilere kiralanması, kullandırılması halinde banka uygulamada maddi ve cezai olarak sorumlu olmamaktadır. Fakat yine de bu hususun tarafınızca belirtilmesinin faydası olmaktadır. Zira bu 3. kişi dolandırıcılar sizin imzanızı taklit edip bir yerde sizinkine benzer sahte kimliğinizi göstermiş, ibraz etmiş olabilirler. Bu durum da lehinize deliller elde etmenizi sağlar. 

Sık Sorulan Sorular ve Hukuki Cevaplar

1. Hesabımı verdim ama para almadım, beraat edebilir miyim?
Mahkemeler genellikle bu savunmaları kabul etmemekte, “kartını tanımadığı birine vermek hayatın olağan akışına aykırıdır” gerekçesiyle ceza vermektedir.

2. Kart verdiğim kişi beni engelledi, ne yapmalıyım?
Derhal karakola başvurup şikayetçi olunmalı ve bankaya giderek kartlar için çalıntı/kayıp bildirimi yapılmalıdır.

3. Mağdur beni icraya verebilir mi?
Evet. Hem ceza davası açılabilir hem de para alacağı için icra takibi yapılabilir.

4. Hesabıma sadece para gelmesi yeterli mi?
Yargıtay’a göre sadece para girişi yeterli delil değildir; ancak ilk derece mahkemeleri sıklıkla bu gerekçeyle ceza verebilmektedir.

5. Beraat etme ihtimalim var mı?
Vardır. Özellikle uzman bir ceza avukatı ile çalışılırsa, deliller toplanır ve lehinize durumlar ortaya konursa beraat mümkündür.

6- Zarar ödersem ceza alır mıyım?
Zararı karşılamak suçu kabul anlamına gelmez. Ancak mahkemeden önce zararın giderilmesi, cezada indirim sağlayabilir.

KONUYA İLİŞKİN YARGITAY KARARLARI

“Sanıkların eylemlerinin “bankanın araç olarak kullanılması suretiyle nitelikli dolandırıcılık” suçunu mu yoksa “basit dolandırıcılık” suçunu mu oluşturacağı;

Dolandırıcılık suçunun basit şekli 5237 sayılı TCK’nın 157. maddesinde; “Hileli davranışlarla bir kimseyi aldatıp, onun veya başkasının zararına olarak, kendisine veya başkasına bir yarar sağlayan kişiye bir yıldan beş yıla kadar hapis ve beşbin güne kadar adlî para cezası verilir.” şeklinde düzenlenmiş, 158. maddesinde ise bu suçun nitelikli hâlleri sayılmıştır.

Uyuşmazlık konusunu ilgilendiren “Bilişim sistemlerinin, banka veya kredi kurumlarının araç olarak kullanılması suretiyle” dolandırıcılık suçu ise; suç tarihinde yürürlükte bulunan TCK’nın 158/1-f maddesinde; “(1) Dolandırıcılık suçunun; …f- Bilişim sistemlerinin, banka veya kredi kurumlarının araç olarak kullanılması suretiyle, işlenmesi hâlinde, iki yıldan yedi yıla kadar hapis ve beşbin güne kadar adlî para cezasına hükmolunur.”, son cümlesi ise “Ancak, … (f), … bentlerinde sayılan hâllerde hapis cezasının alt sınırı üç yıldan, adli para cezasının miktarı suçtan elde edilen menfaatin iki katından az olamaz.” şeklinde iken, suç tarihinden sonra yürürlüğe giren 24.11.2016 tarihli ve 6763 sayılı Kanun’un 14. maddesi ile birinci fıkrada yer alan “iki yıldan yedi yıla” ibaresi “üç yıldan on yıla”, son cümledeki “üç yıldan” ibaresi ise “dört yıldan” şeklinde değiştirilmiştir.

Maddenin bu bölümüne ilişkin gerekçesinde ise; “…Birer güven kurumu olan banka veya kredi kurumlarının araç olarak kullanılması, dolandırıcılık suçunun işlenmesi açısından önemli bir kolaylık sağlamaktadır. Banka ve kredi kurumları açısından dikkat edilmesi gereken husus, bu kurumları temsilen, bu kurumlar adına hareket eden kişilerin başkalarını kolaylıkla aldatabilmeleridir.” açıklamalarına yer verilmiştir.

Dolandırıcılık suçunun bu nitelikli hâlinin kabulü ilk defa 5237 sayılı TCK ile olmamıştır. 765 sayılı TCK’nın 504. maddesinin üçüncü fıkrasında da aynı şekilde dolandırıcılığın banka veya kredi kurumlarının vasıta olarak kullanılması suretiyle işlenmesi cezayı ağırlaştıran bir neden olarak kabul edilmiştir. Bu ağırlaştırıcı neden 765 sayılı TCK’ya 21.11.1990 tarihli Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 3679 sayılı Kanun’un 16. maddesiyle eklenmiş, değişiklik gerekçesinde de; “Dolandırıcılık fiilin …banka veya kredi kurumunun …vasıta olarak kullanılması suretiyle işlenmesi halinde kandırıcı niteliği fazla olacağından, bu durum nitelikli hal olarak kabul edilmiş bulunmaktadır.” açıklaması yapılmıştır.

Görüldüğü üzere gerek 765 gerekse 5237 sayılı TCK bakımından kanun koyucu banka veya kredi kurumlarına duyulan güven nedeniyle, bunlar aracı kılınarak gerçekleştirilen eylemlerde, hilenin daha kolay gerçekleşmesi bankaya duyulan güvenden mağdur ya da mağdurların araştırma eğiliminin azalması ya da tümü ile ortadan kalkması nedeniyle, eylemlerin aldatıcı niteliklerini göz önüne alarak nitelikli dolandırıcılık olarak düzenlemiş ve daha ağır bir yaptırıma tâbi tutmuştur.

Banka veya kredi kurumlarının araç olarak kullanıldığından söz edilebilmesi için, dolandırıcılık fiili gerçekleştirilirken banka veya diğer kredi kurumunun mutat faaliyetlerinden ya da bu faaliyeti yürüten süjelerinden yararlanılması ya da banka ve kredi kurumlarının mutat faaliyetleri nedeniyle üretmiş oldukları maddi varlıkların suçta araç olarak kullanılması gerekmektedir.

Banka ve diğer kredi kurumlarının olağan faaliyet konuları 5411 sayılı Bankacılık Kanunu’nun 4. maddesinde sayılmış olup bunlara; mevduat kabul etmek, kredi vermek, çek ve diğer kambiyo senetlerinin iştirası (alım satımı), kredi kartları, banka kartları ve seyahat çekleri gibi ödeme vasıtalarının ihracı ve bunlarla ilgili faaliyetlerin yürütülmesi işlemlerini örnek göstermek mümkündür.

Banka ve diğer kredi kurumlarının maddi varlıkları ise; adı geçen kurumlara ait dekont, teminat mektubu, basılı evrak, kimlik belgesi, giriş kartı, banka cüzdanı, çek, kredi kartı gibi ilgili kurumda etkin işlevi bulunan maddi varlıklardır. Kullanılan maddi varlığın belge niteliğinde bulunması şart olmayıp belge niteliğinde olanların da özel belge niteliğinde olması ile resmî belge niteliğinde olması arasında bir fark bulunmamaktadır.

(…)

Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;

Sanıkların keşide yeri gösterilmeyen ve tamamen sahte oluşturulmuş çeki kullanarak katılandan 96 adet keçi aldıkları olayda; katılanın, oğlu tanık Mürsel’e sanıklar tarafından verilen çeki ilk eline aldığında şüphelendiği ve teyit amacıyla oğlunu bankaya gönderdiği, mahkeme gözlemi ve bilirkişi raporuna göre de çekin aldatma kabiliyetinin bulunmadığı ve bu nedenle sanıklar hakkında inceleme dışı resmî belgede sahtecilik suçundan açılan kamu davasında suçun unsurlarının oluşmadığı gerekçesiyle beraat kararı verildiği, hem keşide yerinin gösterilmemesi nedeniyle yasal unsurları eksik olan hem de aldatma kabiliyeti bulunmayan suça konu belgenin bankanın maddi varlıklarından olan çek olarak nitelendirilemeyeceği gibi katılanda da böyle bir maddi varlığın bulunduğu algısının oluştuğundan söz edilemeyeceği, sanıkların eylemlerinin TCK’nın 158/1-f maddesinde düzenlenen banka veya kredi kurumlarının araç olarak kullanılması suretiyle nitelikli dolandırıcılık suçunu değil, aynı Kanun’un 157/1. maddesinde düzenlenen basit dolandırıcılık suçunu oluşturduğu kabul edilmelidir.” (Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2020/15-367 E. , 2022/308 K.)

“Bu açıklamalardan sonra uyuşmazlık konusuyla ilgili dolandırıcılık suçunun nitelikli hallerinden olan “bilişim sistemlerinin araç olarak kullanılması suretiyle dolandırıcılık” ve “basın ve yayın araçlarının sağladığı kolaylıktan yararlanmak suretiyle dolandırıcılık” suçlarının üzerinde durulması gerekmektedir.

Bilişim sistemlerinin araç olarak kullanılması suretiyle dolandırıcılık suçu; suç ve karar tarihinde yürürlükte bulunan TCK’nın 158. maddesinin birinci fıkrasının (f) bendinde; “(1) Dolandırıcılık suçunun; …f- Bilişim sistemlerinin, banka veya kredi kurumlarının araç olarak kullanılması suretiyle, işlenmesi hâlinde, iki yıldan yedi yıla kadar hapis ve beşbin güne kadar adlî para cezasına hükmolunur.”, son cümlesi ise “Ancak, … (f), … bentlerinde sayılan hâllerde hapis cezasının alt sınırı üç yıldan, adli para cezasının miktarı suçtan elde edilen menfaatin iki katından az olamaz.” şeklinde iken, suç ve karar tarihinden sonra yürürlüğe giren 24.11.2016 tarihli ve 6763 sayılı Kanun’un 14. maddesi ile birinci fıkrada yer alan “iki yıldan yedi yıla” ibaresi “üç yıldan on yıla”, son cümledeki “üç yıldan” ibaresi ise “dört yıldan” şeklinde değiştirilmiştir.

Madde gerekçesinde de; “Dolandırıcılık suçunun, bilişim sistemlerinin, banka veya kredi kurumlarının araç olarak kullanılması suretiyle işlenmesi de, birinci fıkranın (f) bendinde bu suçun bir nitelikli unsuru olarak kabul edilmiştir. Bilişim sistemlerinin ya da birer güven kurumu olan banka veya kredi kurumlarının araç olarak kullanılması, dolandırıcılık suçunun işlenmesi açısından önemli bir kolaylık sağlamaktadır” açıklamalarına yer verilmiş olup bu bentte bilişim sistemleri ile banka veya kredi kurumlarının araç olarak kullanılması suretiyle dolandırıcılık olmak üzere birden fazla nitelikli hâl kabul edilmiştir.

Türk Dil Kurumu’nun Büyük Türkçe Sözlüğü’nde, “elektronik beyin” veya “bilgileri otomatik işleme tabi tutmuş sistem” olarak adlandırılan bilgisayar; “çok sayıda aritmetiksel veya mantıksal işlemlerden oluşan bir işi önceden verilmiş bir programa göre yapıp sonuçlandıran, bilgileri depolayan elektronik araç, elektronik beyin” anlamına gelmektedir. İnternet ise, dünya üzerindeki milyonlarca bilgisayarın birbirlerine bağlanmaları ile oluşan global bir bilgisayar ağları sistemini ifade eder. Bilişim de; “insanoğlunun teknik, ekonomik ve toplumsal alanlardaki iletişiminde kullandığı ve bilimin dayanağı olan bilginin özellikle elektronik makineler aracılığıyla düzenli ve akla uygun bir biçimde işlenmesi bilimi, bilginin elektronik cihazlarda toplanması ve işlenmesi bilimi” olarak tanımlanmaktadır. Yerleşmiş yargısal kararlar ve öğretideki baskın görüşlere göre de, bilişim sisteminin, verileri toplanıp yerleştirdikten sonra otomatik işleme tabi tutma imkânı veren manyetik sistemler olduğu kabul edilmiştir.

5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nda bilişim suçları; “Bilişim alanında suçlar” bölümünde düzenlenmekle beraber ayrıca, çeşitli bölümlerde de bilişim sistemleriyle işlenmesi mümkün olan suç tiplerine yer verilmiştir. “Bilişim alanında suçlar” bölümünde yer alan 243. maddesinde bilişim sistemine girme, 244. maddesinde sistemi engelleme, bozma, verileri yok etme veya değiştirme, 245. maddesinde banka veya kredi kartlarının kötüye kullanılması suçları düzenlenmiştir. Bunun yanında, “Özel hayata ve hayatın gizli alanına karşı suçlar” bölümünde yer alan 135. maddesinde kişisel verilerin kaydedilmesi, 136. maddesinde kişisel verileri hukuka aykırı olarak verme veya ele geçirme, 138. maddesinde ise verilerin yok edilmemesi suçları bilişim suçu olarak nitelendirilebilecek şekilde düzenlenmiştir. Öte yandan, 132. maddesinde haberleşmenin gizliliğini ihlal, 124. maddesinde haberleşmenin engellenmesi, 125. maddesinin ikinci fıkrasında hakaret, 142. maddesinin ikinci fıkrasının (e) bendinde hırsızlık, 158. maddesinin birinci fıkrasının (f) bendinde dolandırıcılık, 226. maddesinde müstehcenlik, 163. maddesinde karşılıksız yararlanma suç tiplerinin bilişim sistemlerinin kullanılması suretiyle işlenmeleri mümkün kabul edilmiştir.

Günümüzde bilişim sistemleri ile sesli-görüntülü haberleşme, elektronik imzanın kabulü, yeni ticari ilişkiler, internet bankacılığı hizmeti ile para transferleri ve bunlar gibi pek çok yenilik toplumsal hayata girmiş, bilişim gerek iş gerekse günlük hayatta vazgeçilemeyecek kadar önemli bir noktaya ulaşmış, bilişim teknolojileri daha hızlı ve ucuz bir nitelik arz etmesi nedeniyle, klasik yöntemlere nazaran daha fazla tercih edilir duruma gelmiştir. Bu sistemlerin güvenle kullanılması, aynı anda hızlı ve kolayca birçok kişiye ulaşılması ve diğer taraftaki failin kontrol imkânını azaltması nedeniyle nitelikli hâl sayılmıştır.

Bilişim sisteminin aldatılmasından söz edilemeyeceği için, ancak bu sistemin araç olarak kullanılarak bir insanın aldatılması yani dolandırılması hâlinde bu bendin uygulanması mümkündür. Aksi hâlde yani sisteme girilerek bir kişi aldatılmayıp sistemden yararlanılarak çıkar sağlanmışsa bilişim suçu veya bilişim sistemi kullanılmak suretiyle hırsızlık suçunun oluşması söz konusu olacaktır.

Basın ve yayın araçlarının sağladığı kolaylıktan yararlanmak suretiyle dolandırıcılık suçu ise TCK’nın 158. maddesinin birinci fıkrasının (g) bendinde; “(1) Dolandırıcılık suçunun; …g) Basın ve yayın araçlarının sağladığı kolaylıktan yararlanmak suretiyle işlenmesi halinde, iki yıldan yedi yıla kadar hapis ve beşbin güne kadar adli para cezasına hükmolunur.” şeklinde düzenlenmiştir. Madde gerekçesinde de belirtildiği üzere, dolandırıcılık suçunun basın ve yayın araçlarının sağladığı kolaylıktan yararlanmak suretiyle işlenmesi bu suç açısından bir nitelikli unsur olarak kabul edilmiştir.

“Basın ve yayın yolu ile” kavramı 5237 sayılı TCK’nın 6. maddesinde;

“(1) Ceza kanunlarının uygulanmasında;

…g) Basın ve yayın yolu ile deyiminden; her türlü yazılı, görsel, işitsel ve elektronik kitle iletişim aracıyla yapılan yayınlar,

… Anlaşılır” şeklinde tanımlanmıştır.

Madde gerekçesinde de; “‘Basın ve yayın yolu ile’ deyimine ilişkin tanım, sadece kitle iletişim araçlarını kapsayacak biçimde değiştirilmiştir. Tasarıdaki bireysel iletişimi de içine alacak şekilde ifade edilmiş olan tanımın oluşturduğu sakıncanın giderilmesi için, tanımda değişiklik yapılarak ‘kitle iletişim araçları’ ifadesine vurgu yapılmıştır.” açıklamalarına yer verilmiştir.

TCK’nın 6. maddesinin birinci fıkrasının (g) bendindeki tanıma göre “basın ve yayın yolu ile” deyimi; yazılı, görsel, işitsel ve elektronik her türlü kitle iletişim aracıyla yapılan yayınları içermekte olup bireysel iletişim araçları bu kapsam dışında bırakılmıştır. Kitle iletişim araçları, kitlesel boyutta ileti dağıtabilen araçlar olup radyo, televizyon, gazete ve internet gibi araçlar en yaygın biçimde kullanılan kitle iletişim araçları arasında yer almaktadır.

Basın ve yayın araçlarının aynı anda birçok kişiye ulaşması, toplumu yönlendirme ve bireyler arası etkileşimdeki önemli rolü göz önüne alındığında, suçun icrasını kolaylaştırdığı ve eylemin aldatacılık vasfını arttırdığı gözetilerek, dolandırıcılık suçunun basın ve yayın araçlarının sağladığı kolaylıktan yararlanmak suretiyle işlenmesi nitelikli hâl olarak düzenlenmiştir.

Bu nitelikli hâlin uygulanabilmesi için, basın ve yayın araçlarının kullanılmış olması yeterli değildir. Basın ve yayın araçlarının kullanılmasının suçun işlenmesini kolaylaştırması, hileli hareketlerin gerçekleştirilmesi ve mağdurun aldatılmasında etkili olması gerekmektedir. Ayrıca suçun işlenmesinde basın ve yayın araçlarının kim tarafından kullanıldığı önemli değildir.

Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;

“www.sahibinden.com” adlı internet sitesinde satılık bilgisayar için ilan veren sanık …’in, bu ilanı görüp arayan katılan …’a kendisini Hasan Karalar ismi ile tanıtıp bilgisayar karşılığında 700 TL göndermesi gerektiğini söyleyerek annesine ait hesap numarasına paranın havale edilmesini sağladığı olayda; sanığın hem bilişim sistemini araç olarak kullanmak hem de basın ve yayın aracının sağladığı kolaylıktan yararlanmak suretiyle suçu işlediği anlaşıldığından, sanığın bu eylemi ile TCK’nın 158. maddesinin birinci fıkrasının (f) bendinde düzenlenen “bilişim sistemlerinin araç olarak kullanılması suretiyle dolandırıcılık” ve aynı fıkranın (g) bendinde düzenlenen “basın ve yayın araçlarının sağladığı kolaylıktan yararlanmak suretiyle dolandırıcılık” olmak üzere dolandırıcılık suçunun iki farklı nitelikli hâlinin oluştuğu, bu durumda aynı fıkranın son cümlesi uyarınca suçun daha ağır cezayı içeren nitelikli hâli olan “bilişim sistemlerinin araç olarak kullanılması suretiyle dolandırıcılık” suçundan hüküm kurulması gerektiği kabul edilmelidir.” (Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2018/23-51 E. , 2021/68 K.)

Bu suçlarla ilgili bir iddiayla karşı karşıyaysanız mutlaka alanında uzman bir ceza avukatından hukuki destek alın. Her olayın detayları farklıdır ve etkili bir savunma, özgürlüğünüzü belirleyebilir.

Avukat
Erman ORAN